Bardağın Dolu Tarafını Görmek

Bardağın Dolu Tarafını Görmek

    Anne ve babaların kendi çocukları ile evde, öğretmenlerin ise öğrencileriyle okulda yaşadıkları sorunlar çeşitlilik gösterirken özellikle “disiplin” konusu gündemin başına oturmaktadır. Anne-baba-çocuk ve öğretmen-öğrenci iletişimi zaman zaman bir kaosa dönebilmektedir. Oysa okul da aile de “yaşama hazırlık” kurumlarıdır. Çocuk veya genç bu kurumlurda eğitilmekte, bu kurumlarla kendilerine yön verebilmektedirler.

    Değişim içeren gelişimin olabilmesi için sürekli bir dinamizmin olması gerekir. Bu ise çocuğun veya gencin edindiği bilgiyi, yaşamını sorgulaması, öğretilenleri olduğu gibi kabul etmek yerine merak duyarak araştırarak sonuca ulaşmasını gerektirir. Eğitim sistemimizde ise merak ve araştırmacı bir ruh ne kadar kabul görür tartışılır. Yaşamın kendisinin sorularda ve bunların yanıtlarında yer aldığının bilincindeysek eğitimin de pasif bir aktarımdan ötede anlayarak, uygulayarak verilebildiğinin de farkındayız demektir. Okul ve ailenin ilk hedefinin mutlu bireyler yetiştirilmesine olanak sağlamak olmalıdır. Bunun için de çocukların tıpkı yetişkinler gibi farklı kişilik yapılarının olduğunu bilmek ve kabul göstermek önemlidir. Tabi bunu yapabilecek yetişkin kişinin de öncelikli olarak kendi kendini tanıması, görev ve sorumluluklarının bilincinde olması için gereklidir. Anne-baba-öğretmen eğiten, öğrenci veya çocuk ise eğitenin sundukları ile donanım kazanan kişidir. Bu sürecin yapıcı gelişmesi için ise yetişkinin görevi çocuğu veya genci anlamak, anlaşıldığını ifade etmek ve davranış değişikliğine gidilecekse olumlu yapıcı ifadelerle ilerlemektir. İşte o zaman evde veya okulda yetişkin insan çocuk ya da genci yetiştirmenin, eğitmenin uygulayıcısı olabilir. Disiplin aslında eğitimin ayrılmaz bir parçası hatta eğitimin kendisidir. Genel anlamda içinde yaşadığımız toplumun, özelde ise okulun genel geçer düşünce ve davranışlarına uyum sağlamak adına alınan önlemlerin tümüdür. Bu perspektiften bakıldığında düzenli ve bilinçli yaşamanın kendisidir disiplin.

    Disiplinin kural ve yasaklarının inandırıcı olması için ise uygulayıcıların da onlara uyması gerekir. Yani disiplin önce kişinin kendisiyle başlar. Disipline etmek için disipline olmuş olmalısınız. Çocuklarımızın düzenli, disiplinli olmalarını, iyi alışkanlıklar kazanıp iyi davranışlarda bulunmalarını istiyorsak yasaklar, tehditler, öğütler, onları rencide edici davranış ve sözler yerine onlara örnek olarak istediğimiz davranışları edinmelerini sağlayabiliriz. Onlara açık bir biçimde kendilerinden neler beklenildiğini açıklayarak, bu beklentiler için örnek teşkil edici davranımlar sergileyebiliriz. Gerçek disiplinde çocuk ya da genç korkutulmaz. Gerçek disiplinde sevgi, anlayış ve kabul vardır. Sözde disiplin uğruna evde, okulda, iş yerinde huzursuzluk sık yaşanıyor, yaşamın tadı kaçıyorsa burada disiplinden değil, yaptırımdan hatta bir noktada zorbalıktan söz ediyoruz demektir. Kızma, bağırıp çağırma, azar, tehdit, hor görme, aşağılama, sevgiden yoksun bırakma, çocuğu dövme gibi yöntemler dış kontrollü disiplindir ve eğitimde kesinlikle yeri yoktur. Zaten çocuğun kabul etmediğimiz davranışını da bir noktaya kadar durdurabilmektedir. İstendik disiplin içsel olarak çocuğun kabul edeceği disiplindir ki bu da onları anlamaktan, bizlere güvenmelerini sağlayıp, onlara sorumluluk vermekten geçer. Yani disiplini biz onlara öğretip kendilerine uygulamalarına yardım edeceğiz. İşte bu noktada artık denetim çocuğun içinden gelmekte ve içselleşen bu disiplin iç disiplin adını alıp istendik davranışları pekiştirmektedir.

    Kısaca özetlemek gerekirse; otorite ve güç kullanımını bir kenara koyup çocuğun veya gencin kişilik yapısını da dikkate alarak onlara mantıklı olarak ne yapıp ne yapmamaları gerektiğini açıklayarak, destekleyici bir tutumla, olumlu yönlerini takdir ederek ve biraz da hata payı bırakarak geri çekileceğiz. Çocuk desteklendiğini, kabul edildiğini anladığında kendine güvenecek ve iyi dediğimiz davranışı geliştirmek adına daha fazla çaba gösterecektir. Hata yapacaktır elbette ancak yine açıklayacağız. Bardağın dolu tarafını görerek ve olumlu ifadeleri kullanarak yaklaşım göstermenin istendik itici gücü yüksektir. “Tatlı dil yılanı bile deliğinden çıkarır” diyen atalarımız ne de güzel söylemişler. Her zaman birbirimize ve çocuklarımıza saygı ve sevgi dolu günler yaşatmamız dileğiyle…




Daha yeni Daha eski

İletişim Formu